28 Temmuz 2010 Çarşamba

Kaybolup kaybolup yeniden kendimi bulma yollarında...

Kaybolup kaybolup yeniden kendimi bulma yollarında yürürken yine kaybolduğumu gördüğüm o kadar çok an var ki yaşamımda... Biraz şanslıyım sanırım bana yol gösterecek pusulalara rastlama konusunda... Sıklıkla yaşamın içine dahil olmaktan ve yaşamı sindire sindire tüketmekten söz ediyoruz. Ben dahil pek çok insan bu konuda kocaman kocaman laflar ediyor, sonra da kalkıp bunlara tezat ne kadar duygu ve düşünce varsa gözümüze soka soka, canımızı yaka yaka yaşadığımız sanısına kapılıyoruz..

Yeni yeni öğreniyorum. Her duyguyu, hissi ya da düşünceyi karşısına geçip izlemeyi denemek, yorum yapmadan, yargılamadan, sorgulamadan sadece izlemeye çalışmak ve bunu öğrenmek; insanın kendisine dönüşünü, kendini anlamasını ve gerçekten ama gerçekten hayatı yaşamayı denemek, öğrenmek ne kadar güzelmiş...

Ne çok şey taşıyormuşum (hala da taşıyorum) elimde, cebimde, çantamda ve sırtımda... Ne kadar ağırlaşmış, ne çok değer vermiş, ne çok önemli saymış ve ne yazık ki ne kadar çok zaman harcamışım. Oysa karşılarına geçip sadece izlemeyi denediğimde hiçbirinin sandığım gibi elmas olmadıklarını gördüm.

Zaman; tüm yüklerimi bir bir yol kenarına bırakma zamanı. Zaman; her bir adımımda bir diğer yükümden kurtulma zamanı...

Öncemde "Pusulamı kaybettim yönümü bulamıyorum" derken; şimdilerde hayatımdaki pusulalarıma teşekkür ediyorum ....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder