15 Ağustos 2010 Pazar

Bugün Pazar Ve Ben Seni Çok Özledim!

Bugün Pazar Ve Ben Seni Çok Özledim!





“Yağmur var. Çok sevdiğim rüzgar da. Daha uyanmadı komşular… Bugün Pazar. Ve ben seni çok özledim.”

Sabahları erken kalkanlar bir şehrin uyanışına tanıklık edebilme şansına sahip olurlar. Bütün gün ayaklarınızın altında ezilen şehir, her sabah tüm azametiyle yeniden uyanır. Tüm gün hepimizi ayrı ayrı dinleyen, tüm hüzünleri, sevinçleri, umutları, yeni başlangıçları bir sevgili gibi sarıp sarmalayan şehir; her sabah bir başka umuda, bir başka hüzne ya da bir başka sevince; hatta hiç kimsenin duymadığı, bilmediği sessizliklere tanık olmak için bir kez daha uyanır.

Önce kuşlar uyanır şehirde. Güneşin tazecik ışıklarına doğru, hiç yorulmayacaklarmış gibi kanat çırparlar. Rüzgarın henüz kirlenmemiş nefesini, ilk önce kuşlar hisseder minicik yüzlerinde…

“ Tam böyle bir şey. Çiçeğe su yürümesi, bebeğin ağlaması, toprağın uyanması, yağmurun yağması, ateşin sıcağı… Bu Pazar sabahı tam böyle bir şey…”

Sonra, hiç uyumamış gibi her sabah tüm hareketliliğiyle, orada öylece duran sabahçı kahvelerinde devam eder uyanış. Birer ikişer ellerinde kahvaltılıklarıyla, yüzlerinde binbir acı, binbir keder, nadir de olsa birkaç damla sevinç kırıntısı taşıyan işçiler dökülür yollara…

“ Bir sabahçı kahvesine uğramak, bir bardak çay, taze dem kokusu…Yani hayatın atardamarlarında dolaşmak, bölmeden şehrin uykusunu…”

Sabahları erken kalkanlar bir şehrin uyanışına tanıklık edebilme şansına sahip olurlar. Şehir sessiz. Şehir telaşsız. Şehir henüz taze…

Sabahları erken kalkanlar bir şehrin uyanışına tanıklık edebilme şansına sahip olurlar. Sırada toplu taşıma araçları ve onlara yetişmeye çalışan öğrenciler, memurlar, ağır aksak nefesi tükenmiş, gönlü hala yirmisinde delikanlılar…

“Radyolarda eski şarkılar çalıyorlar bu saatlerde… Gönül penceresinden ansızın bakıp geçenler…”


Sabahları erken kalkanlar bir şehrin uyanışına tanıklık edebilme şansına sahip olurlar. Birden bire atom bombası düşmüş gibi oluverir sonra şehir. Klakson sesleri, hızlı adımların kaldırımdaki tok vuruşları, telaşla oraya buraya koşarken birbirine çarpanların pardon demeleri, sinirli birkaç sert bakışın sessiz gürültüsü, çocuk ağlamaları, satıcıların şen şakrak bağrışmaları, siren sesleri… Derken… Şehir yorgun. Şehir hüzünlü. Şehir uykuda…

“ Gitmek istiyor canım hayatın gittiği yere… Bugün günlerden PAZAR! Ve ben seni çok özledim!”

Yağmur da var
Çok sevdiğim rüzgar da
Bugün pazar
Daha uyanmadı komşular
Damların üzerinde kuşlar
Daha rahatlar
Radyolarda eski şarkılar çalıyorlar bu saatlerde
Gönül penceresinden ansızın bakıp geçenlere doğru
Yağmur da var
Çok sevdiğim rüzgar da
Daha uyanmadı komşular
Bugün pazar
Ve ben seni çok özledim
Dışan çıkmak istiyor canım
Tek başına haytalık etmek
Islanmak pazar sabahında yağmurda
Boş caddelerde dolaşmak
Vitrinlerine bakmak mağazaların
Sinemaların afişlerine
Sokakların isimlerine
Telefon kulübelerinde uyuyan çocuklara
Bir merhaba demek sessizce
Sahilde martılara simit atmak
Otobüslerin ilk seferlerine binmek
Gitmek istiyor canım
Hayatın gittiği yere
Islık çalıp şarkılar uydurmak kendi kendine
Fırından taze ekmek alıp
Buğusunu çekmek içine
Ve ben seni çok özledim
Tam böyle bir şey
Çiçeğe su yürümesi
Bebeğin ağlaması
Toprağın uyanması
Yağmurun yağması
Ateşin sıcağı
Bu pazar sabahı
Tam böyle bir şey
Bir sabahçı kahvesine uğramak
Bir bardak çay
Taze dem kokusu
Hayatın atardamarlarında dolaşmak
Bölmeden şehrin uykusunu
Bir siir yazmak
Pazar bulmacasının boş karelerine
Şiirde tam da bunu anlatmak delice
Tam böyle bir şey
Hesapsız gölgesiz bedelsiz kimsesiz
Bir şiir yazmak
Bir bardak çay içmek
Sokaklarda gezmek
Yağmurda ıslanmak
Ve ben seni çok özledim

şiir: ibrahim sadri

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder